Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik yürürlüğe konuldu. Yönetmeliğin 4. Maddesinde yer alan “başı açık” ibaresi çıkarıldı. Böylece, 5’inci sınıftan itibaren yani ortaöğretimden başlayarak, kız çocukları başörtüsüyle derslerine devam etme imkânına kavuştu. Lakin bu meselenin bazı kesimleri kaygılandırdığına şüphe yok. Her ne kadar başörtüsünün bir simge olduğu açık olarak vurgulanmak isteniyor olsa da, konunun altında, siyasi bir mesaj olduğu çok net olarak görülebilmektedir. Genel olarak, henüz reşit olmayan çocukların özgür iradelerince karar veremeyecekleri ve çoğunlukla ailelerinin baskısıyla başlarını örtecekleri ileri sürülüyor. Ama aynı itirazı, başı açık olanlar için de yapabiliriz. Netice itibariyle, çocuklarının hayat tarzını ve gidecekleri yolu anne ve babalar etkiler. Aile faktörü çok önemli. İnsanlar hangi ortamda yetişirlerse, öyle şekilleniyorlar. Dindar aileler oğullarını ya da kızlarını İmam Hatip Okullarına gönderiyor, kız çocukları okulda yasak olsa dahi, sokakta başını örtüyordu. Öyleyse, sınıflarda da örtünmelerinin ne zararı var? Başörtüsüne özgürlüklerin kısıtlanması diye karşı çıkan kişiler, kendileri de o yaşta iken özgür iradelerine göre mi hareket ettiler? Doğrusu çok merak ediyorum. Bu uğurda çaba gösterenler zamanı geldiğinde vicdanlarda minnetle, şükranla anılırken, engel olmaya çalışanlar ancak başaramayanlar, halkın vicdanında mahkum olacaklardır. Kafaların ne ile örtüleceği pek de önemli değil. Sen asıl kafanın içine bak. Özgürlük örtüde değil, düşüncededir. Bu ülkede yıllarca “başörtüsü siyasi simgedir” tepkilerini çok gördük. Sonuç olarak, başı açık ya da kapalı hepsi bizim çocuklarımız değil mi? Bu konu çağdaşlıkla değerlendirilemez, çünkü bu bir inanç meselesidir. Bana göre çağdaşlık, gençlerin özgür, bağımsız, demokrat ve hoşgörülü bireyler olarak yetiştirilmesidir. Ama maalesef, eğitim sisteminiz böyle bir sonucu sağlamaktan henüz çok uzak. Yapılacak tüm bu işlerin en kısa sürede tamamlanabilmesi, hiç kuşkusuz birlik ve beraberliğimizin daha da güçlenmesine bağlıdır. Sorgulamayan, irdelemeyen, “gemisini kurtaran kaptan” diye düşünen, kolayca yönlendirilen, farklı fikirlere tahammül bile edemeyen, hemen düşman kesilen milyonlarla karşı karşıyayız. Oysa gerçek demokrasi, senin gibi düşünmeyenlere karşı tahammül etme faziletini göstermektir. Türk insanına “birey” olmaktan ziyade, “grubun bir parçası” olmak daha kolay geliyor. Karar vermek yerine, güdülmeyi tercih ediyor. Bu günlerde başörtüsü konusunun birdenbire gündeme getirilmesini samimi bulmadığımı ifade etmek isterim. Sanki amaç, başörtüsünü serbest bırakmak değil gündem oluşturmak. Bu konunun 2015 seçimlerinde işleneceğini düşünerek seçime ait bir data olarak not alalım. Halkın inanç özgürlüğünü tam hakkıyla kullanması gerekir. Bu noktadaki her türlü engeller kaldırılmalıdır. Ama Türkiye’de bugün hak, hukuk, adalet, hürriyet gibi konuların çözülmesi gerekir. Basın suskun, işadamı tereddütlü, siyasi davalar hukuk davasına dönüştürülerek mahkemeler kullanılıyor… 28 Şubat’taki şartların devem ettiği ve hesaplaşmasının henüz bitmediği bir durumla karşı karşıyayız.
Murat GENÇOĞULLARI
Comments