Türkiye’de gelir seviyesi ile eğitim seviyesi birbirini tamamlamıyor. Yani "Türkiye eğitim seviyesine göre hak etmediği kadar yüksek bir gelir seviyesinde".
Eğitim sisteminin, memur yetirme modelinden, müteşebbis yetiştirme modeline dönüşmesi gerekmektedir. Bu dönüşüm gerçekleşmediği müddetçe, hem vatandaş, hem Devlet, hem de eğitim kurumları rahat bir nefes alamayacaktır.

Türkiye 2023 hedeflerine doğru ilerlerken bu eğitim seviyesi ile bu gelir ve tüketim rakamlarını koruyamaz. Türkiye acilen iyi bir eğitim reformu yapmak zorundadır.
Eğitim ile ekonomik ve sosyal kalkınma arasındaki ilişki zaten bilinen bir gerçek. Ancak küresel ekonomik krizler bu bağlantının sandığımızdan daha güçlü olduğunu gösterdi. Ekonomik krizde eğitim düzeyi yüksek kişiler işsizlikten daha az etkilendiler. Eğitim, bireye ve ulusal ekonomilere yeni koşullarda uyumda esneklik ve krizden daha kolay çıkma imkânını verdi. Buna göre eğitimli kişiler ile eğitimsiz kişiler krizlere dayanma güçleri arasındaki fark hissedilmektedir.
Bu alandaki araştırmalar ülkeler için de durumun böyle olduğunu gösteriyor: Son yıllarda ekonomik alanda atılım yapan Çin ve Güney Kore gibi ülkelerin ortak özellikleri eğitimde sağladıkları büyük başarı.
Dünyanın en iyi ilk 100 üniversitesi listesine baktığımızda Japonya, Çin, Kore ve Hindistan gibi atılım yapan ülkelerin listeye girmeyi başardığını görebiliyoruz. Ne yazık ki bu listede biz yokuz.
Eğer Türkiye’nin kalkınmasının sürdürülebilir olmasını istiyorsak Türkiye de, bir eğitim reformunu gerçekleştirmek zorundayız
Eğitim ve bilim altyapısının daha hızlı gelişmesi gerekiyor.
Bunu söylerken Türkiye’nin son 10 yılda bu konuda rekor bir yatırım atağı içinde olduğunu söylemeliyim. Ancak ihmal ve gecikme öylesine büyük ki, iyileşme nüfus artışımızı dahi yakalamakta zorlanıyor.
Her yıl yüz binlerce kişi üniversitelerden mezun oluyor. Her yıl binlerce mühendis, doktor, avukat vs. mezun oluyor. Ne var ki, verilen diplomalar ile mezunların özellik ve becerileri arasında adeta bir uçurum var. Yani,diplomalar, üzerinde yazılı olan uzmanlıkları temsil etmiyor. Diplomalarda yazan vasıflarda insan yetiştirmek yerine, sadece diploması olan kişileri mezun ediyoruz.
Bu şekilde sadece mezunları, onların anne ve babalarını değil, o diplomalara güvenen işverenleri de kandırmış oluyoruz. Her kandırmada olduğu gibi gerçek kısa sürede anlaşılıyor ve verilen diplomalar anlamsız hale gelmeye başlıyor. Buradaki sorun elbette ilkokuldan başlıyor, ortaokulda derinleşiyor, lisede kemikleşiyor ve üniversitelere kadar uzanıyor. Başka bir deyişle ilkokul mezunları aslında ilkokulda almaları gelen özellikleri alamıyor, ortaokul ve lise mezunları diplomalarında belirtilen vasıflardan uzak mezun oluyorlar. Haliyle öğrenci üniversiteye geldiği zaman tedavisi imkansız eksiklerle malul olarak üniversite öğrencisi oluyor. Üniversitelerimizin daha önceki kurumlardan daha iyi olmaması, hatta belki de daha sorunlu olması işi daha bir içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Diploma unvanları ile içerik arasındaki açık, ekonomideki cari açık kadar, hatta çok daha fazla kaygı verici. Çünkü Türkiye eğitimdeki bu açığı gideremez ise ekonomideki tüm açıklar devam eder, Türkiye orta gelir tuzağına düşer ve ne yaparsa yapsın kalkınmasını belli bir seviyenin üzerine çıkaramaz.
Murat GENÇOĞULLARI
Kommentarer