Hayaller gerçeğe dönüşüyor
- Murat Gençoğulları
- 25 Eki 2013
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 30 Mar 2020
Türkiye, son 10 yılda demokratikleşme alanında devrim niteliğinde adımlar attı… Bunun tartışılabilir bir yanı yok elbette. Reformlar yetersiz bulanabilir hatta daha fazlası da talep edilebilir, ancak reformları yok saymak, demokratikleşme adımlarını hafife almak, demokratikleşmenin önünde bir engel olmak anlamına gelir. Reformları yok sayanların hafızalarını yoklamak ve zorlamak gibi bir mecburiyetleri vardır. 10-15 yıl öncenin Türkiye’si ile bugünü karşılaştırmak gibi bir zahmete katlanmaları gerekir.
Eski Türkiye’de fail-i meçhul cinayetler rutindi… Özellikle Doğu’da kimin, neden ve niçin öldürüldüğünü takip etmek zordu. Bir yandan devletin sözde güvenlik güçleri, diğer taraftan PKK ve diğer örgütler acımasızca insan öldürüyordu. Sadece kendilerinin var olduğunu kanıtlamak ve dikkatleri üzerlerine çekip, haber konusu olmayı başararak kamuoyunda bir korku ve tedirginlik yaratarak bir etki mekanizması oluşturmaya çalışıyorlardı.
Başkalarının varlığını sona erdirerek kendi varlığından söz ettirmek mümkün mü?
En kötüsü sizi koruması için sığındığınız Devletin kendisine ‘derin’ sıfatını taktığını ve hukuku çiğnemeyi normal bir düzen olarak görüyorduk… Ülkenin yetkili bürokratları, zanlıları ‘iyi çocuktur, tanırım’ diyerek kolluyordu…
10 yıl öncenin Türkiye’sinde ülkenin idaresi bir Askeri ve sivil bürokrasi etkisinde şekilleniyor ve seçilmişlere siyasi inisiyatif tanınmıyordu. Ülke savunmasından ziyade hükumetleri ve Siyaseti kontrol etme hesapları yapılıyordu. Herkes askerden korkar, çünkü kendi ordumuz düşmana değil, bizlere baskı oluştururdu.
Özellikle Güneydoğu’da yol kontrolleri rutindi. Seyahat eden bir kişi akşama kadar defalarca polis veya askerler tarafından kontrol edilirdi… Bazı illerde olağanüstü hal vardı… Yasal olarak olağanüstü olmayan illerde ise güvenlik güçleri kendi olağanüstü hallerini oluştururdu. Kürtçe konuşmak hâlâ yasaktı. Kürtçe yayıncılık da. Çocuğunuza verdiğiniz isim bile bize bırakılmıyordu. Devletin 7 gün 24 saat yayın yapan Kürtçe bir televizyonu var. Kürtçe radyolar da yayında. Hatta bazı devlet kuruluşları Kürtçe dilinde arama merkezleri kurdu, üniversitelerde Kürtçe için bölüm ve programlar açıldı. Geçmişte ‘Kürt’ kelimesi yasaklı bir kelime gibi, korka korka ağza alınırken, bugün gündelik Türkçenin sıradan bir kelimesi haline geldi. Doğuda üst aramaları sıradan değil artık. Yer isimlerinin talep halinde değiştirilmesinin, hatta özel okullarda ana dilde eğitim yapılabilmesinin önü dahi açıldı.

Bugün fail-i meçhul cinayetler bir istisnadır. Ülkenin doğusunda veya batısında asker-polis şiddeti rutin bir işlem değildir. Karakollarda işkence ve kötü muamele sıradan bir delil toplama yöntemi de değildir. AB ilerleme raporunun değerlendirmesinde Yargı ve Adalet ile ilgili yasal düzenlemeler övgü ve takdirle karşılandı. T.C Adalet Bakanlığının yapmış olduğu çalışmalar ve gayretler Türk tarihine girmiş niteliktedir. En son reform paketiyle birlikte, Türkiye AB standartlarının üstünde bir hukuk sistemine kavuşmuştur. Bununla birlikte ülkemizin itibarı artmıştır. Bunu anlamanın en iyi yolu yurt dışına çıkmaktır. Ancak bu şekilde doğru bir karşılaştırma yapmak mümkün olacaktır.
Dini azınlıkların haklarında da önemli gelişmeler oldu… Geçmişte devlet eliyle gasp edilen mallar sahiplerine iade edilirken, derin devletin azınlıklar üzerindeki baskıları son buldu, haklar yasal güvenceye bağlandı. En önemlisi hak ve özgürlüklerin kullanımını kolaylaştıran ekonomik gelişmeler yaşandı: Türkiye 10 yıl önceki Türkiye’ye göre 3 misli zenginleşti, ulaştırma, iletişim ve diğer altyapıda büyük mesafeler alındı, sosyal yardımlar katlandı.
Yapılanları yetersiz bulabilirsiniz, “Türkiye daha iyisine layıktı” diyebilirsiniz, ancak yapılanları yok sayamazsınız… “Türkiye son 10 yılda hiçbir şey yapmadı” diyemezsiniz. Son 10 yılda yapılan öylesine çok reform var ki Cumhuriyet bunları geçmişte yapmak bir yana, hayal bile edememişti.
Murat GENÇOĞULLARI
Comentarios