top of page
  • Yazarın fotoğrafıMurat Gençoğulları

Dijital Bağımlılık

Günümüzde kentler her geçen gün kalabalıklaşmaktadır. İnsanlar kendilerini bir hengamenin içinde bulmaya çalışıyorlar. Şehir hayatı yaşaması zor bir hal almakta, gereksinimleri ve ihtiyaçları karşılamak ise bir çileye dönüşebilmektedir. Bu kadar kalabalık bir kent hayatı içinde, insan adeta kaybolmuştur. Şehir hayatının getirdiği zorluklar ve hızlı yaşam temposu, insanın kendine ve çevresine zaman ayıramamasına da sebep olmaktadır.

Hızla kalabalıklaşmanın getirdiği en büyük sorun, bireyin toplum içinde gittikçe yalnızlaşmasıdır. Bireyler bu karmaşa gibi görünen yaşam döngüsünde, cep telefonu ve bilgisayarı ile baş başa kalma durumu içine girmiş bulunuyor. Bu sebeple bireyin sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını karşılaması zorlaştığından, bu açık sosyal medya ile kapatılmak istenmektedir. Çünkü insanlar takdir edilmek ve beğenilmek istiyorlar. Kişi en yakınında olan eşi ve ebeveynleri tarafından göremediği bu ilgiyi, sosyal medyada beğeni alarak kişisel tatmin ihtiyacını karşılamaya çalıyor.


Ne yazık ki, sosyal medya ile imgelenme özün önüne geçmektedir. Orada paylaşılan içerikler gerçekmiş gibi algılanmakta, buna göre düşünce ve duygu durumu oluşturmaktadır.


İnsanlar paylaşılan içerikleri kendileri ile kıyaslayıp ona göre hissediyorlar. Sosyal medya ile birlikte yanılsamalı bir süreç içindeki insanlar, etrafındakileri ve yanındakileri unutup, dijital ortamdaki kimliğe bürünmeye çalışıyor. İnsanlar psikolojik ihtiyaçlarını ailesi ve sevdikleri yerine, sosyal medyada gidermeye çalışıyor. Diğer bir yandan sosyal medyadaki kişilerin, kendi patolojilerini sergileyip ve bu patoloji ile tanınma, tatmin olma gibi davranışlar ortaya koyduğunu görüyoruz.


Sosyal medya zaman içinde insanları duyarsızlaştırıp, empati yeteneğini yok etmektedir. Çünkü sosyal medyada paylaşılan şiddet içerikleri arttıkça, şiddete karşı olan davranışın duyarsız hale geldiği ve her geçen gün arttığı gibi bir korelasyon etkisinin oluştuğu görülebilmektedir.


Sosyal medya ortamında #empati yeteneğinin gelişmesi durumu söz konusu değildir.


Empati ancak, yüz yüze etkileşim ile gelişebilmektedir. Kişinin en yakınında bulunan aile bireyleri, eşi veya dostlarıyla sıkıntısını paylaşması varken, sosyal mecralarda yeni tanıştığı kişiye çok rahat bir şekilde içini dökebilmektedir. Hiç tanımadığı bir insana karşı hayat hikâyesini anlatmaktadır. Bu bizlere insanların gittikçe yalnızlaştığını, bilgisayarı ve cep telefonu ile kendine yeni bir hayat tarzı kurduğunu anlatmaktadır.

İnsanlar her geçen gün sosyal medyada daha çok zaman geçiriyor. Sosyal medyada hasta, cenaze, yemek, düğün, v.b birçok durum paylaşıyor. Mahremiyet, yerini yavaşça ifşaya bırakmaktadır. Sosyal medyanın hayatımıza olan maliyeti ilişkilerimizi ve ailemizi kaybetmek dahi olsa, bağımlılık gibi vazgeçilmez bir hal almaya devam ediyor.


Bazı ilişkilerin internet üzerinden başladığı, arayışların sanal ortama kaydığı durumlar, daha çok oluşmakta ve gittikçe artmaktadır. Ne yazık ki, sanal ilişkiler gerçek duygulara dönüşebiliyor. Ne yazık ki, insanlar bunların bedelini bazen çok ağır bir şekilde ödeme durumunda kalabiliyor.

Sosyal medya özellikle yeni nesli şekillendiriyor. Çocuklar bundan çok etkilendiği için ailesi ile çatışma yaşayabiliyor. Sosyal medyada kişi istediği bir kişiliğe büründüğünden zaman içinde birey, kimlik bozukluğu yaşayabilmektedir. Sosyal paylaşım sitelerinde en sık görülen durum, insanların iyi yönlerini ortaya çıkarıp, kötü yanlarını saklamalarıdır. Evliliğinde mutsuz olan insanlar, ilk etapta sosyal medyaya doğru kaçıyor.

Sosyal ortam tuzaklarla dolu bir alan olduğundan günümüzde sosyal medya mağdurlarına sıkça rastlanmaktadır. Çünkü insanlar sosyal medyada daha iyi anlaşıldıklarını zannediyor ve böyle bir yanılsama yaşıyor. Yüz ifadeleri, ses tonu ve mimikler yerine, artık emojiler kullanıyor. Buradaki mecralarda insanın kendi benliği ile değil, bir maske ile dolaştığını, kendine yeni bir profil oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Bu durumun devam etmesi durumunda, önleyici tedbirler alınmaz ve uygulanmaz ise, Devletin en önemli kurumu olan Aile, sağlıksız bir hal alacaktır. İyi bireyler yetiştirmek, başarılı sağlıklı bir toplum olmak ve daha güçlü bir ülke olmak için, aile içindeki bireyin sağlıklı ve mutlu yetiştirilmesi, hayati önem taşımaktadır.

41 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page