top of page

Kaset Siyaseti

Yazarın fotoğrafı: Murat GençoğullarıMurat Gençoğulları

Türk Siyaseti kaset ve ses kayıtları ile bu kadar rahat bir şekilde baskı altına alınabiliyorsa, bu olay bize siyasetin henüz sağlam temeller üzerine oturtulmamış ve bazı organizasyonlar tarafından kontrol edilebildiği gerçeğini göstermiştir. Bu durumun endişe ve tereddüt oluşturması kaçınılmazdır. 

12 Haziran 2011 seçimleri öncesi MHP ve CHP’de kaset komploları ile tahribat oluşturmak ve siyaseti tanzim etmek isteyen organizasyonlar vardı. Bugün de aynı merkez yine sahnededir. Burada gelişmekte olan bu olaylar sadece 30 Mart seçimleri için mi? yoksa Türk siyasetinin geleceğini belirlemek için mi? yoksa bazı liderler için mi oynanıyor? Cevaplanması gereken asıl soru aslında budur.



Telefon dinleme olaylarının tartışıldığı bu günlerde, olayın ahlaki boyutunun tartışıldığı, oysaki konunun siyaseti etki altına almak ve etkilemek amacı taşıdığından,  konuyu siyasi olarak değerlendirmek gerekmez mi? Amaç siyasetin içindeki bireylerin ahlak yargılarını tartışmaksa eğer, bu böyle ahlaksız bir yöntemle zaten tartışılamaz. Bu konu aslında şunu da gösterdi ki, tüm Anayasal kurumlar manipüle edilmeye müsait ve bazı merkezlerin tehdidi altına girmiştir.

Burada verilmek istenen diğer bir mesaj da,  tüm kişi ve kurumların aynı sistemle tehdit altına girebileceğidir.


Cemaat-Hükumet kavgasında konu her ne kadar dershanelerin kapatılması olarak gösterilmiş olsa da, asıl mesele Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasını engellemek üzerine yürütülen senaryodur. Siyasetin aktörlerini kontrolü altına almak isteyen cemaat, bununla yetinmeyerek Devlet’in kurumlarını da tahakkümü altına almak istediğini belli etmiştir. Zira cemaatin MİT Müsteşarlığına atanan Hakan Fidan’a karşı yürüttüğü bu operasyonunun başka türlü izah edilebilmesi mümkün mü dür? 

#Hatay’da yaşanan TIR krizi, hem cemaat-hükümet savaşının sadece yolsuzluk iddialarını kapsamadığını, hem de çok ciddi uluslararası boyutları bulunduğunu gösterdi.

Ak Parti’ye zarar vermede pek başarılı olmayan cemaat, rotayı Başbakan’a çevirdi. Erdoğan’sız bir Ak Partinin seçimlere girmesi, cemaatin şu an ki hedefi haline gelmiştir. "Mavi Marmara" olayı bu senaryonun bir başlangıcı ve dönüm noktasıdır. Artık Cemaat’in "siyaset üstü" olma iddiasının hiçbir anlamı kalmadı. Sürekli konuşan, Başbakan’la polemiğe giren Fethullah Gülen de bir din adamından çok, siyasetçi profili çizmeye başladı. Eğer, Cemaat mevcut olan iktisadi dayanışmayı hızla bir siyasi harekete dönüştürmeye yönelmezse, siyasetle bu kadar haşır neşir olmanın faturasını ağır bir şekilde ödeyebilir. Çünkü cemaatin içinde olduğu ilişkiler yumağı ve siyasi hesaplaşması, itibarsızlaşmasına sebep olmuştur. Siyasete bulaşan cemaat’in özellikle İslami kesimle arasının iyice açılmasına, dolayısıyla yalnızlaşmasına da sebep olmuştur.  Bu olaylar, kazananın değil, kaybedenin daha önemli olduğu bir süreci başlatmıştır.

#CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iki haftadır grup toplantılarında Cemaat tarafından temin edildiği aşikâr telefon kayıtları üzerinden, hükümeti ve Başbakan'ı çok ciddi biçimde rahatsız ediyor. Buna bağlı olarak da ortaya CHP ile Cemaat'in ittifak yaptığı görüntüsü ortaya çıkıyor. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının yanı sıra yasa dışı dinlemelerin hukuk çerçevesi içinde mahkemeler tarafından değil de, karar mekanizmasının sandık olduğunun işaret edilmesi, hukuk meselesini siyasi bir boyuta taşındığını göstermektedir.

Kaset tehdidi ile siyasetin tanzim edilebilmesi, ülkemiz siyasetinin geleceği ve kalitesi için, bir tehlike oluşturduğu asla unutulmamalıdır.

Benim ümidim Türk siyasetinin Buradan daha da güçlenerek çıkmasıdır. Bir Devlet güçlü olmak istiyorsa; sorunlarını hukukun üstünlüğü, herkesin saygı duyduğu kurallar ve güçlü kurumlar ile aşmalıdır. Bunu sağlamak hepimizin bir vatandaşlık görevi olduğu da asla unutulmamalıdır.


Murat GENÇOĞULLARI

 
 
 

Comments


bottom of page